Futbol bir sanayi dalı olmaya devam ettiği oranda, zevkine oynanan dakikalarından çok şey kaybetmeye de devam etmektedir.
Sanayileşme ya da endüstriyelleşme yolunda hızla ilerlerken, futbolun toplumların geniş kesimine neredeyse her alanda, her şekilde ulaşmaktadır. Bu hızlı ulaşım futbolun kendi doğası içinde bulunan temel öğelerini “popülist” yaklaşımlarla derinden sarsmış, kimlik bunalımına itmiştir.
Uzun bir dönem “Toplumların afyonu” olarakta görülen futbol, büyük toplumları peşinden süreklemisnden ve içinde barındırdığı değişik inanç sistemiyle, tanrısal bir anlam yüklenerek yoluna başka değerler manzumesi olarak devam ettirilmek istenmiştir. 1880 yılında Rudyard Kipling futbolla ilgili olarak şöyle derken: "Ancak küçük ruhlar bu oyunu oynayan, çamura bulaşmış aptallar sayesinde tatmin olabilirler." Günümüz futbol dünyasının sahte kahramanlarına sanki derin bir gönderme yapmaktadır tam 138 yıl öncesinden.
Futbol, bugünlerde işe yaramaz her öğeyi reddetmektedir; kâr getirmeyen her öğe de “işe yaramaz” olarak kabul edilmektedir. Bu anlayış oyunun tadını bozarken, oyun içinde kendine yer bulmaya çalışan karakterlere ise bu dünyanın içinde var olabilmek için değişik karakterler büründürmektedir.
Bu yaşam süreci içinde gördüğümüz karakterlerin, hayret ettiğimiz gerçeği; hayranı ve nefreti bol, kişisel gelişimi az ve ilgisiz “egosantrik” “gölgelerdir”.
Toplumun önde gözükenleri; sanatçı, sporcu, siyasetçi v.b. kimliklerin, bulundukları yer itibariyle egolarının yüksek olması normal gözükebilir, belli bir oranda hoşgörüyle karşılanabilir ama o bell ibir çizgi aşıldığında, yaşanan her olayı, söylenen her sözü kendi ekseni, çekiminde yorumlamaya ve haklılık payı çıkarmaya başladığında rahatsızlık verir, bu rahatsızlık sizing geçmişinizdeki yaptığınız (ki sizin zaten her fırsatta toplum önüne, kendi ekseniniz üzerinden ortaya koyduğunuz, tek taraflı yorumladığınız) tüm olumlu işleri boşa çıkarır ofsaytta kalırsınız.
Futbolun bu hızlı erişim sürecinde medyanın ve medya içindeki suretlerin önemi, futbolun içindeki bireylerinde gelişimini sağlamak adına çok önemli bir noktaya gelmiştir. Bu önemli noktada yapılması gereken tek gerçek “kişisel gelişimi” sağlamaktır.
Sporun içinde bulunduğunuz konum (futbolcu, teknik adam, yönetici, yazar-yorumcu) her ne ise size gelişim sürecinde yardımcı olacak alanında uzman, profesyonel insanların varlığını hissetmeniz yeterli olacaktır.
Giyiminizden, kendinizi ifade etmenize, ifade ederken öncelikli empati yapmanıza, kendinizle başbaşa kaldığınızda hatalarınızı tespit etmenize, bu hataların oluşum sürecindeki yetersizliğinize varıncaya kadar birçok noktayı tespit etmenizde faydalı olacaktır.
Popülist kültürün esareti halinde yol almaya çalışan futbolun, içinde yer etmiş, kangren gibi vücudu sarmış kültürsüzlük, tek yekün futbolun ruhunu emen, yeteneklerinizi karartan, geçmişinizi silen “egosantrizmin” esiri olur, onun yarattığı zihinsel karanlıkta kaybolur, sadece kendinizi ön planda tutarak sadece kendinizi değil aynı zamanda etrafınızda da “yıkıcı etkiler” bırakırsınız.
Futbolu güzelleştiren, seyir keyfini yükselten sadece Allah vergisi yetenekler, kenardaki duruşunuz, sahaya sunduğunuz taktiksel varyasyonlar değildir. Aynı zamanda futbolu çirkinleştiren şeyler ise; tribündeki küfür, sahadaki tekme, olaylara adalet sunmadaki ayrımcılıkla sınırlı da değildir.
Sizi vareden, milyonların gözünde ve gönlünde idol haline getiren sergilediğiniz kişiliğiniz gelişim süreci içinde kendini olumlu yenilemez, geliştirmez ve tam aksine roller ve söylemler sunarsa işin sizin adınıza “çıkmaz sokağa” girdiğidir.
Futbol içinde tek gerçek dün, bugün ve yarın sizlerin görünür kimliğinizin gerçeği olan yüzyıllık çınarlar olan kulüplerdir. İster adınıza futbolcu, uster yorumcu, ister yazar, ister ise yönetici desinler, kim olursanız olun o çınarlar olmaz ise sizzler aslında birer hiçsinizdir.
Futbolun ve sporun içinde özellikle ve öncelikle basında, kötü örnekleri “övücü”, “geçerli akçe haline getirici”, söylemlerden, prim vermekten ve yine kendi egosantrik dünyanızın ruhunu okşayıcı söylemlerden uzak durmalısınız.
Sizlerin egosunu okşayan, parlatan bu hızlı erişim, iletişim aynı zamanda felaketinizde olabilir. Dün yaptığınız hatayı, bugün başka bir hatayı örtmek üzere bu hızlı erişimin kucağına iterseniz (Sayın Aziz Üstel’in Emre ile ilgili attığı twitter) ışık hızında kaybolursunuz.
Doğruyu bulmak, ilerlemek için elimizdeki gerçeklerden birisi ve önemlisi “kişisel gelişim” sürecindeki tutarlılık, istek ve arzumuzdur. Bu yolu seçmekten başka yolda kalmamıştır, gelin hep birlikte yenilelim, gelişelim. Kazanan ülke sporu ve gelecek nesiller olacaktır.
Yorumlarınız için