Bu insanlardan beklenmedik olay ve zamanlarda beklenmedik tepkiler gelir, ben de şaşırmam. Mesela Fatih Terim! Ne kebapçı baskınına şaşırdım, ne de tazminat almasına. Ha! almasaydı da şaşırmazdım.
Ama Şenol Güneş şaşırttı beni.
Milli takım koltuğu için Türkiye'nin ortak adayıydı. Herkesin üstünde anlaştığı tek isimdi. Türkiye'nin ortak paydasıydı. Tartışılmayacak tek isimdi. A Milli Takıma en çok yakışan O’ydu.
Ama teklifi kabul etmedi!
Demek artık A milli teknik direktörlüğü koltuğu teklif edilen bir yer.
Teklif varsa para da vardır!
Demek milli takımı çalıştırmanın o şerefli koltuğun bir fiyatı var.
Parayı mı beğenmedi acaba Şenol Hoca?
Yoksa 4 maçlık süreçte “başarısız olurum” korkusu mu düştü içine… Sonrasında “uzun süreli anlaşma yapma fırsatını da kaçırırım” tedirginliği mi?
Ya da Beşiktaş’tan da aldığı ücretten olma ihtimali mi?.. Fikret Orman'ın "maaşlı personeli" olarak emirlerinden çıkamama durumu mu?.. Hangisi acaba?
2002 Dünya Kupası’nda 3’üncü olduğumuzda "şerefli basınımız" Şenol Güneş için "karizması yok" derdi. Gümbür gümbür giden takıma destek olmak yerine saçma sapan işlerle uğraşır, hem takımımıza huzursuzluk verir hem de gereksiz gündem oluştururlardı. Allah'tan halkımız fazla ciddiye almamıştı. Ben de o dönemde Radiosport'tayım. Şöyle demiştim: "Ben hocanın yerinde olsam elimle saçlarımı bi sağa götürür, bi sola ve derdim ki; 'arkadaşlar nasıl böyle oldu mu? Sizce nasıl olsun? Japonya maçına jöleli mi çıkayım?..”
Bir çok yazar abim "kırıcı oluyorsun, ama Şenol Güneş'te şöyle böyle" falan derdi… bir daha da yayına bağlamazdım. Güneş'i eleştirenlerin üstünü çizerdim. Sadece gazeteci de değil. Taraftarlardan da en ufak eleştiri yapanı yasaklı listesine almıştım. Şenol Hoca ve öğrencileri de kenetlenmişti. Onlar orda biz burda çok güzel günlerdi.
Sonrasında büyük haksızlığa uğradı. O da ayrı. Değeri yıllarca anlaşılmadı. Trabzon'da dahil. Ama ben hep sevdim. Hep “adamımdı."
2 yıldır Beşiktaş'ı tutuyorum. O varken de Trabzonspor'u tuttum. Hep şampiyon olmasını, başarılı olmasını, tekrar değerinin anlaşılmasını ve milli takımın başına geçmesini istedim.
Beşiktaş'ın başındaki 2 yılında; başka takımlara laf sokması, hakemlere ve federasyona sallaması, futbolcularına suçu yüklemesi, ortalığı germesi, yenilgilerine bahaneler üretmesini hep hoş görüyle karşıladım. “Olabilir” dedim. Şampiyonluk yarışıdır dedim. Stres dedim. Düzelir dedim. Normale döner dedim.
Önce A milli takımın başına, ardından da TFF başkanlığına gelmesini istedim. Hep hoşgörüm vardı. Ama. Bu olmadı.
“Mevzu milli takımsa gerisi teferruattır” olmalıydı! Yapmadı.
Hesap-kitap yaptı.
İlerisini-gerisini düşündü.
Kar-zarar hesabına girdi.
Hangisini derseniz o olur!
Ama şunu biliyorum: Gerçekten şaşırdım. Şok oldum. Hayal kırıklığına uğradım.
Benim hayalim başkaydı: Her türlü kabul etseydi o şerefli görevi… 4 maç için “vatan görevi” deseydi… tek kuruş almasaydı… hadi aldı, pirimleri şehit ailelerine bağışlasaydı… sezon sonu da en az 5 yıllık anlaşma yapılsaydı. Şık olacaktı. Yakışırdı da. Zaten bir tekte o yapabilirdi! Ama yapmadı.
Kimsenin iplemediği, Süper Lig’imizde kazanılacak 3’üncü şampiyonluğu Dünya Kupasına gitmeye değişti. Türkiye futbolu dendiğinde herkesin hala 2002’den hatırladığı Rüştü, Hasan Şaş, Ümit Davala’ları çıkarmaya, “Katar Ligi” seviyesindeki Türkiye Ligi şampiyonluğuna tercih etti.
Dünya Kupasına katılamasak da sorumlu olmazdı… Beşiktaş şampiyon olamasa da sorun olmazdı.
Zaten kredisi vardı, sonsuz olurdu.
Ama olmadı, yapmadı...
Neyi kaybedeceğini düşündü de yapmadı bilemiyorum ama beni kaybetti. Artık Şenol Güneş'i sevmiyorum. Başarılı olması umurumda değil. Hatta başarısız olsun istiyorum.
Dediğim gibi; kendisinin ya da kimin de ne kadar umurunda onu da bilemiyorum ama ben çok şaşırdım, üzüldüm, hayal kırıklığına uğradım.
twitter: sevketarslan37